DENIZ IN NEVERLAND

THE PERKS OF BEING A WALLFLOWER
STEPHEN CHBOSKY
1999
Türkiye Basım: Feniks Kitap/ 285 sf.










The Perks Of Being A Wallflower veya Türkiye'de bilinen adıyla Saksı Olmanın Faydaları, uzun süredir okumak istediğim romanlar arasında yer alıyordu. Filmini iki,üç sene önce izlemiştim ve gerçekten senaryosuna, kurgusuna ve oyuncularına hayran olmuştum. Daha sonra filmin kitaptan esinlenildiğini öğrendim. Hatta kitabın yazarı filmin yönetmenliğini bile yapmış. Yıllar sonra, anca geçen hafta orjinal dilinde okuyabildim kitabı. Tabi o zamandan bu zamana da filmi tekrar tekrar izledim. İşte Wallflower Charlie'nin dünyası.
 Kitap tamamen mektuplardan oluşuyor. Mektuplar Charlie'nin "Dear Friend" diye hitap ettiği kişiye yazılıyor.
  Ortaokulun bitmesinin ardından liseye başlayacak olan Charlie biraz sorunları olan bir çocuk. Aslında oldukça nazik ve duygusal biri ama etrafından hep 'Ucube' muamelesi görüyor. Ortaokulun son senesinde arkadaşı Michael'ın kendisini öldürdüğünü öğrenince iyice yalnız kalan Charlie, yazmaya başlıyor. Liseye başlamanın verdiği heyecan ve yalnız kalma korkusuyla başa çıkmaya çalışan Charlie, zamanla insanların ne kadar değiştiklerine de tanık oluyor.
  Atölye dersinde tanıştığı son sınıf Patrick ise Charlie'nin hayatının değişmesine yardımcı oluyor. Patrick'in üvey kardeşi Sam, onların arkadaşları Mary Elizabeth, Alice ve diğer çocuklar Charlie'yi olduğu gibi kabulleniyor, onu yargılamıyor ve onun yeni şeylerle tanışmasında ona yardımcı oluyorlar.
 

  Charlie uyuşturucu, seks ve iyi müzikle tanışıyor. Sam ile arasında yaşanan gelgitler, Mary Elizabeth ile ilişkisi, Rocky Horror Picture Show, öğretmeni Bill'in verdiği kitaplar Charlie'nin hayatını oluşturan etmenler haline geliyor. Bu sırada ailesinde yaşanan sorunlar ve Charlie küçükken ölen Helen Teyze'sinin anıları Charlie'nin peşini bırakmıyor. Geçmişten gelen sorunlarıyla başa çıkamadığı zamanlarda Charlie yeniden kötüleşmeye başlıyor ve kendini yazmaya veriyor.        
                                                      

     Charlie'nin ne kadar acı çektiğine tanık olmak beni derinden etkiledi. Sorunlarının olduğunun farkında olması ve bunları çözmek için herşeyi yapmaya hazır olması gerçekten okuyucuda ona karşı büyük bir sempati oluşturuyor. Ben Charlie'yi biraz da olsun, kendi yaşadığım iç çekişmelerimden ve sorunlarımdan dolayı anlayabildiğim için onun için gerçekten çok kötü hissettim. Çünkü Charlie sürekli düşünüyor. Herşeyi kafasına takıyor. Diğer insanlarla sohbet etme gereksinimi duymadığı için sadece kendisiyle ve mektup arkadaşıyla konuşuyor.
 


Kitap birsürü harika sözle dolu gerçekten. Keşke onların hepsini burda yayınlayabilsem. Dönemin popüler şarkılarını kitabın sayfalarından öğrenebilmemiz de cabası. Gerek psikolojik analizleriyle, gerek bir insanın iç dünyasının bu kadar mükemmel dışavurumuyla, Stephen Chbosky'nin çıkardığı iş gerçekten hayranlık uyandırıcı.


"I don't know if you've ever felt like that. That you wanted to sleep for a thousand years. Or just not exist. Or just not to be aware that you do exist."


Kitabın 2012'de yayınlanan filmi gerçekten iyi bir uyarlama olmuş. Her ne kadar bol bol eksiklikler olsada... Charlie'nin gerçekten çok kötüye gittiği ve kendini uyuşturucu ve sigaraya bağımlı hale getirdiği zamanlar oluyor ama bunları filmde pek göremiyoruz. Ama sonuç olarak yazar filmin yönetmenliğini yaptığına göre yine en iyisini o bilir diyorum.
Filmin başrollerinde Logan Lerman, Emma Watson ve Ezra Miller yer alıyor.






Sonuç olarak:

Clockwork Angel / Cassandra Clare
Infernal Devices #1

On altı yaşındaki Tessa Gray, ağabeyini bulmak için okyanusu aşıp Kraliçe Viktorya'nın hükmü altındaki İngiltere'ye geldiğinde, onu korkunç bir sır bekliyordu. Londra'nın Aşağıdünya'sının sokaklarını vampirler,büyücüler ve diğer doğaüstü yaratıklar ele geçirmişti. Kaosun yerine düzen getirmekse sadece Gölgeavcıları'na, kendilerini dünyayı iblislerden kurtarmaya adamış savaşçılara düşüyordu. Pandemonium Klübü'nde çalışan Kara Kardeşler tarafından kaçırılan Tessa, sonunda kendisinin de bir Aşağıdünyalı olduğunu öğrenecekti. Üstelik ender bulunan bir yeteneğe sahipti. İstediği zaman bir başkasına dönüşebiliyordu. Klübün kendini sır gibi saklayan yöneticisi Magister'ın niyeti ise, Tessa'yı ve gücünü ele geçirmekti.

     Tek kelimeyle MUHTEŞEMDİ.. Tabii ki bu benim görüşüm. Yazarın bu kitabını veya diğer kitaplarını okuyup da beğenmeyenler olabilir. Ama Cassandra Clare bu kitabıyla, zaten gönlümde sahip olduğu eşsiz konumunu iyice sabitleştirdi. Bir insanın kurgu yeteneği, hayal gücü bu kadar mı güzel olur? Yarattığı eşsiz dünya için ona teşekkürlerimi sunuyor, incelemeye başlıyorum....
   Bilenler veya bilmeyenler için, Cehennem Makineleri serisi Ölümcül Oyuncaklar serisinin geçtiği zamandan epey önce, 1800'lerde geçiyor. Mekan; Londra Enstitüsü. Kahramanlarımız yine gölge avcıları ve aşağı dünyalılar. Baş kahramanımız Tessa Gray, New York'ta teyzesinin ölümünden sonra başının çaresine bakmaya çalışırken, birgün Londra'da ki abisinden bir mektup gelir. Mektupta abisi, Tessa'nın yanına gelmesini, orda iyi bir iş bulduğunu anlatır. Tabiki bu haberlere çok sevinen Tessa, abisinin onun için yer ayarladığı gemiye biner ve Londra'nın yolunu tutar.
   
   Tessa limanda indiğinde onu Kara Kardeşler karşılar. Kardeşler Tessa'ya abisinin onlarla kaldığını söylerler ve kızı götürürler. İşte olaylar burdan sonra patlak vermeye başlar çünkü Tessa bir aşağıdünyalıdır ve bu kadınlar Tessa'ya gücünü öğretmek için onu kaçırırlar.
   Tessa bir şekil değiştirendir. Herhangi bir insanın -ölü veya canlı- bir eşyasına dokunarak o insanın şekline bürünebiliyor. Kara Kardeşler de Tessa'ya gerektiğinde işkence de yaparak bu gücünü öğretiyor.
   Daha sonra Gölgeavcısı Will, Tessa'yı ordan kurtarıyor ve Londra Enstitüsüne götürüyor. Enstitü sadece Gölgeavcılarının konaklayabildiği bir yer ama Tessa orda yeteneğinden ve yaşadıklarından dolayı hoş karşılanıyor ve kalmasına izin veriliyor. Olayların çoğu enstitüde geçiyor ve Tessa kendi hakkında bilmediği birçok gerçeği de burada öğreniyor. Tessa bir İblis Efendisi. Yani İblis ve İnsan melezi. Kendini her zaman sıradan biri olarak gören Tessa için gerçekler,yalanlar ve ihanetler hayatı altüst ediyor ve Tessa hiç tanımadığı dünyaların kapılarını aralıyor.

   Ölümcül Oyuncaklar serisine bir yan seri olarak doğduğu için, bu seride bol bol tanıdığımız karakterlerle ve terimlerle karşılaşıyoruz. Bunun yanında baş karakterler de benzerlik gösteriyor. Örneğin Will tıpkı Jace gibi. İnatçı, alaycı ve sinir bozucu. Her zaman içinde olan savaşma isteğini saymıyorum zaten. Tessa da Clary gibi bilmediği bir dünyanın içinde buluveriyor kendini. Will ve Tessa'nın arasında da tabii ki duygusal olaylar yaşanıyor.



   Bir de Jem var. Jem Will'in en yakın arkadaşı ve Parabatai'si. Kendisi Will'in aksine çok anlayışlı ve arkadaş canlısı.

















Ben karakter olarak en çok Tessa'yı sevdim. Zaten hep baş kız karakterin arkasındayımdır ama asıl en sevdiğim özelliği çok kitap okuması ve güçlü biri olması oldu. Çünkü öğrendiklerine ve yaşadıklarına rağmen hep güçlü kalıyor ve mücadele ediyor.



  Devam kitabını bir an önce okumak istiyorum. Ayrıca kitabı okurken Ölümcül Oyuncakları ne kadar özlediğimi farkettim. Gerçekten Cassandra Clare tapılası bir insan. Ne yazarsa yazsın okuyabilirim.

                  ALINTILAR
 “It is as great a thing to love as it is to be loved. Love is not something that can be wasted”
  -Jem

 “One must always be careful of books and what is inside them, for words have the power to change us.” 
 -Tessa
   
“Will rolled up his sleeves. “We’ll probably have to knock down the door—”
   “Or,” said Jem, reaching out and giving the knob a twist, “not.”
    The door swung open onto a rectangle of darkness.
   “Now, that’s simply laziness,” said Will.”