DENIZ IN NEVERLAND

 
   Stranger Things her yerde, herkesin dilinde. Heralde duymayan çok az kişi kalmıştır. Dizi gerek konusu ve kastı ile, gerekse Netflix yapımı olması nedeniyle bir hayli dikkatleri üzerine çekti. Ben de diziyi iki gece dörder bölüm izleyerek bitirdim. Okuduğum çoğu yorumda dizinin harika ötesi olduğundan bahsediliyordu ama ben ilk birkaç bölümü izlediğimde o kadar da muhteşem olduğunu düşünmedim. Tamam dizi çok güzel, seksenlerde geçmesi; müzikler, mekanlar, kıyafetler çok hoşuma gitti. Ama işin içine canavar falan girince beni orda biraz kaybetti çünkü önceden de benzer çok kitap okudum ve bu durum sıkmaya başladı. Yani bir canavar var ve çocuğu kaçırıyor, herkes de onu bulmaya çalışıyor. Heyecanlı mı? Hayır.
 Ama, durumun sadece bundan ibaret olmadığını sonraki bölümlerde anlıyoruz. Çünkü canavarımız, aslında hem çok yakın, hem de çok uzak bir yerden geliyor; paralel evrenden. Kurbanlarını kaçırdığı yerlerin, daha karanlık bir versiyonunda saklıyor onları, ve yiyor. Evet kendisi aşırı derecede etobur. Ama birinci bölümde kaçırılan Will Byers ondan saklandıkça saklanıyor ve öteki dünyadaki, onu harıl harıl arayan annesine ulaşmaya çalışıyor.
  Winona Ryder bu kasta baktığımda tanıdığım tek isim. Diziye başlama nedenlerimden biri kendisi ayrıca. Oğluna aşırı derecede bağlı bir anneyi canlandırıyor, güzel de bir iş çıkarıyor. Gözlerimi diğer oyunculara çevirdiğimde ise zamanla yetenekleriyle ve sempatiklikleriyle beni kendilerine hayran bırakan çocuk oyuncuları görüyorum. Hepsi harika bir iş çıkarmış.
     Dizinin zaten bu kadar sevilme nedeni kesinlikle bu dörtlü. - Soldan sağa Lucas, Mike, Eleven, Dustin.- Kendileri belki de dizideki yetişkinlerden daha iyi bir performans sergiliyorlar emin olun. Özellikle Millie Bobby Brown, Eleven karakteriyle izleyicilerden ve eleştirmenlerden tam not aldı.
   Genel olarak baktığımız zaman dizi paranormal ve gerilim türüne giriyor. Başrolde çocukların oynaması sizi yanıltmasın, canavarın geldiği sahneler gerçekten çok ürkütücü işlenmiş, izlerken ben çoğu kez ürkmedim değil. Ayrıca arka plandaki konu, yani Eleven ve canavarın ilişkisi gerçekten ciddi ve kilit noktası. Evet ben ilk izlerken çok da iyi gelmemişti bana ama izledikçe sürükleyiciliğini artırıyor ve siz bölümleri bitirdikçe biraz daha fazlasını istiyor hale geliyorsunuz. Birini sezon sanki sekiz saatlik bir film gibi. Hatta bitirdiğimde sekiz bölüm bana az gelmişti ama şimdi düşündüğümde sekiz bölüm bu konu için gayet makul bir boyut. Uzasaydı tadı kaçabilirdi.
   Dizi bitince gerçekten eksikliğini hissettim çünkü art arda izledim bölümleri ve bir anda bitti ve ben öylece ortada kalmış gibi hissettim. Ama yine de izleyeceklere tavsiyem bölümleri peşpeşe izlemeniz ve mümkünse sezonu bir günde bitirmeniz. Çünkü ara verdikçe olaydan kopmalar olabilir ve bu da epey can sıkar zannımca.
  Uzun lafın kısası, izleyin bu diziyi. Zaten ikinci sezon onayı da aldı. IMDB puanı da ortada. Yeni yetenekleri keşfetmemizi sağlaması da cabası. Umarım ikinci sezonda daha da iyi olur, böylece dizi dünyasında yerini iyice sağlama alır.