HARRY POTTER AND THE CURSED CHILD / KİTAP İNCELEMESİ
Ağustos 15, 2016
Ta daaa. İşte geldi. J.k. Rowling'in, tiyatro metninin kitap olarak da yayınlanacağını duyurduğundan beri Potterhead'lerin büyük bir iştahla beklediği edebiyat olayı. Evet bu kitap sekizinci bir roman değil ama Jo'nun ve diğer oyun yazarların yazdığı hikayeye dayanan bir tiyatro metni. Yani hiçbir şey bizi Hogwarts'a ve sihir dünyasına geri dönmekten alıkoyamaz. Şimdi Ateşoklarınızı, Nimbuslarınızı hazırlayın, kalkıyoruz.
**Spoiler içerir.**
Cursed Child, on dokuz yıl öncesinden, yani Ölüm Yadigarlarının sonunda Harry'nin Albus'u Hogwarts'a yolcu ettiği zamandan itibaren başlıyor. Hermione ve Ron'un kızları Rose'da okula yeni başlıyor ve Albus ile Rose trene biniyorlar. Kahramanlarımız trende Draco'nun oğlu Scorpius ile tanışıyorlar. Öncelikle söylemeliyim ki Scorpius benim kitaptaki en sevdiğim karakter oldu. Draco ile alakası yok. Çok tatlı ve bir o kadar da zeki. Ve malesef etrafta dönen korkunç bir söylentinin de kurbanı. Dedikoduya göre, Draco ve karısı Astoria'nın çocuğu olmamış ve Astoria, Malfoy adını sürdürebilmek için zaman döndürücü ile geçmişe gidip Voldemort ile bir çocuk sahibi olur. Bu yüzden ilk başta lanetli çocuğun Scorpius olduğunu düşünüyor insan haliyle ama değil. Ayrıca bu dedikodulardan mütevellit zavallı Scorpius'un kötü bir şöhreti vardır. Trende Rose'un ısrarlarına rağmen Albus, Scorpius ile tanışır ve arkadaş olurlar. Seçmen şapka seremonisinde ikisinin de Slytherin'e gitmesi onları ayrılmaz bir ikili yapar. Bu arada Albus'da bu kötü şöhretten nasibini alır, zira kendisi halihazırda Slytherin'e giren ilk Potter'dır.
Albus ile Harry'nin araları da çok iyi değildir çünkü Albus'un yüzüne her zaman babasının cesur bir Gryffindor ve bir kahraman olduğu vurulur. Ama Albus, James veya babası gibi değil, sadece Scorpius ile anlaşabiliyor. Kitapta fazla bir olay olmadan yıllar iki sayfada bir ilerliyor yani yirmi sayfada falan üçüncü yıla geçiyorlar, buralarda sadece karakterler hakkında bilgilendirici diyaloglar var. Mesela Hermione sihir bakanı olmuş. Harry de sihir yasalarının uygulanması dairesinin başkanı. Ron ise bizi şaşırtacak birşey yaparak, Fred ile birlikte Weasley şaka dükkanını işletiyor. Karakterler çok fazla değişmemiş. Sadece Ron'un olaylarda biraz arka planda kalması ve komiklik çabaları pek hoşuma gitmedi.
Hikayede asıl olay, Cedric'in babası Amos Diggory'nin adalet için Harry'nin kapısını çalması ile başlıyor. Çünkü söylentilere göre bakanlık bir zaman döndürücü bulmuştur ve bunu herkesten gizlemektedir. Amos ise Harry'nin bu zaman döndürücüyü kullanarak Cedric'i kurtarmasını ister ama Harry tabi ki bu isteği geri çevirir çünkü tarihi değiştirmek korkunç sonuçlar doğurabilir. Bu arada bizim belalı Albus da bu konuşmaları dinler ve tıpkı bir zamanlar babasının yaptığı gibi boyundan büyük işlere kalkışma kararı alır. Babasının da herkes gibi yanlışları olduğunu düşünen Albus, boş yere ölen Cedric'i kurtarmak ve yapılan bir yanlışı düzeltmek ister. Tabi ki bunun için biricik dostu Scorpius'tan yardım alır ve birlikte zaman döndürücüyü ararlar. İşte bu noktada, hikayenin kilit karakteri olaya dahil oluyor; Delphi. Delphi, kendini Amos'un yeğeni olarak tanıtıyor ve Cedric'i kurtarma planına dahil oluyor. Ama Albus onun zamanda geriye gitmesine izin vermiyor çünkü söz konusu kişi Cedric olduğu için, Delphi'nin hassaslaşabileceğini düşünüyor.
Albus ve Scorpius'un geçmişe gidişleri çok büyük değişikliklerle sonuçlanıyor. Bu değişikliği düzeltmek için tekrar geçmişe gidiyorlar ve sonuç daha da felaket oluyor. Hatta son gidişlerinde *büyük spoiler* Hogwarts savaşı kaybedilmiş, Harry ölmüş, Voldemort dünyaya hükmediyor. Tabi ki Albus hiç doğmamış oluyor ve Scorpius geçmişte tek başına kalıyor. Burda en sevdiğim karakterlerden olan Snape'e rastlıyoruz. *gözler dolar* Snape'in sahneleri gerçekten çok duygusal. Scorpius olanları anlattıktan sonra onun geleceğe dönmesine de yardım ediyor. Bu zaman diliminde Dolores'e de rastlıyoruz. Kendisi Hogwarts müdürü malesef. Ama neyse ki Scorpius günümüze dönebiliyor.
Burdan sonrasında bir geçmişe dönüş daha oluyor ve buna ebeveynler de dahil oluyor. Burda da Delphi ile ilgili kısım çözülüyor ki bunu söyleyip vicdansızlık yapmayacağım.
Genel olarak kitap beni tatmin etti. Sadece, belki arka planda kalan birkaç karaktere daha fazla odaklanılabilirdi diye düşünüyorum. Tanıdığımız isimleri tekrar görmek, maceralarına tanık olduğumuz Harry, Hermione ve Ron'un yetişkinliklerini okumak bana çok zevk verdi. Beğenmeyenler de çok var tabi ama böyle bir hikayeyle ancak böyle bir oyun çıkarılabilirdi diye düşünüyorum. Sonuçta bu bir tiyatro metni olduğu için, oyunu da izlemek istiyor insan ama her istediğimiz olamıyor malesef ki, çünkü oyun 2017 boyunca kapalı gişe oynuyor. Evet şimdilik metinle geçineceğiz yani. Umarım J.k. Rowling, her ne kadar Harry Potter literatürünü bıraktığını söylesede, kendisinden beklenildiği gibi bir Harry Potter ansiklopedisi de çıkarır da bizler de bayram ederiz. Harika olmaz mı?
**Spoiler içerir.**
Cursed Child, on dokuz yıl öncesinden, yani Ölüm Yadigarlarının sonunda Harry'nin Albus'u Hogwarts'a yolcu ettiği zamandan itibaren başlıyor. Hermione ve Ron'un kızları Rose'da okula yeni başlıyor ve Albus ile Rose trene biniyorlar. Kahramanlarımız trende Draco'nun oğlu Scorpius ile tanışıyorlar. Öncelikle söylemeliyim ki Scorpius benim kitaptaki en sevdiğim karakter oldu. Draco ile alakası yok. Çok tatlı ve bir o kadar da zeki. Ve malesef etrafta dönen korkunç bir söylentinin de kurbanı. Dedikoduya göre, Draco ve karısı Astoria'nın çocuğu olmamış ve Astoria, Malfoy adını sürdürebilmek için zaman döndürücü ile geçmişe gidip Voldemort ile bir çocuk sahibi olur. Bu yüzden ilk başta lanetli çocuğun Scorpius olduğunu düşünüyor insan haliyle ama değil. Ayrıca bu dedikodulardan mütevellit zavallı Scorpius'un kötü bir şöhreti vardır. Trende Rose'un ısrarlarına rağmen Albus, Scorpius ile tanışır ve arkadaş olurlar. Seçmen şapka seremonisinde ikisinin de Slytherin'e gitmesi onları ayrılmaz bir ikili yapar. Bu arada Albus'da bu kötü şöhretten nasibini alır, zira kendisi halihazırda Slytherin'e giren ilk Potter'dır.
Albus ile Harry'nin araları da çok iyi değildir çünkü Albus'un yüzüne her zaman babasının cesur bir Gryffindor ve bir kahraman olduğu vurulur. Ama Albus, James veya babası gibi değil, sadece Scorpius ile anlaşabiliyor. Kitapta fazla bir olay olmadan yıllar iki sayfada bir ilerliyor yani yirmi sayfada falan üçüncü yıla geçiyorlar, buralarda sadece karakterler hakkında bilgilendirici diyaloglar var. Mesela Hermione sihir bakanı olmuş. Harry de sihir yasalarının uygulanması dairesinin başkanı. Ron ise bizi şaşırtacak birşey yaparak, Fred ile birlikte Weasley şaka dükkanını işletiyor. Karakterler çok fazla değişmemiş. Sadece Ron'un olaylarda biraz arka planda kalması ve komiklik çabaları pek hoşuma gitmedi.
Hikayede asıl olay, Cedric'in babası Amos Diggory'nin adalet için Harry'nin kapısını çalması ile başlıyor. Çünkü söylentilere göre bakanlık bir zaman döndürücü bulmuştur ve bunu herkesten gizlemektedir. Amos ise Harry'nin bu zaman döndürücüyü kullanarak Cedric'i kurtarmasını ister ama Harry tabi ki bu isteği geri çevirir çünkü tarihi değiştirmek korkunç sonuçlar doğurabilir. Bu arada bizim belalı Albus da bu konuşmaları dinler ve tıpkı bir zamanlar babasının yaptığı gibi boyundan büyük işlere kalkışma kararı alır. Babasının da herkes gibi yanlışları olduğunu düşünen Albus, boş yere ölen Cedric'i kurtarmak ve yapılan bir yanlışı düzeltmek ister. Tabi ki bunun için biricik dostu Scorpius'tan yardım alır ve birlikte zaman döndürücüyü ararlar. İşte bu noktada, hikayenin kilit karakteri olaya dahil oluyor; Delphi. Delphi, kendini Amos'un yeğeni olarak tanıtıyor ve Cedric'i kurtarma planına dahil oluyor. Ama Albus onun zamanda geriye gitmesine izin vermiyor çünkü söz konusu kişi Cedric olduğu için, Delphi'nin hassaslaşabileceğini düşünüyor.
Albus ve Scorpius'un geçmişe gidişleri çok büyük değişikliklerle sonuçlanıyor. Bu değişikliği düzeltmek için tekrar geçmişe gidiyorlar ve sonuç daha da felaket oluyor. Hatta son gidişlerinde *büyük spoiler* Hogwarts savaşı kaybedilmiş, Harry ölmüş, Voldemort dünyaya hükmediyor. Tabi ki Albus hiç doğmamış oluyor ve Scorpius geçmişte tek başına kalıyor. Burda en sevdiğim karakterlerden olan Snape'e rastlıyoruz. *gözler dolar* Snape'in sahneleri gerçekten çok duygusal. Scorpius olanları anlattıktan sonra onun geleceğe dönmesine de yardım ediyor. Bu zaman diliminde Dolores'e de rastlıyoruz. Kendisi Hogwarts müdürü malesef. Ama neyse ki Scorpius günümüze dönebiliyor.
Burdan sonrasında bir geçmişe dönüş daha oluyor ve buna ebeveynler de dahil oluyor. Burda da Delphi ile ilgili kısım çözülüyor ki bunu söyleyip vicdansızlık yapmayacağım.
Genel olarak kitap beni tatmin etti. Sadece, belki arka planda kalan birkaç karaktere daha fazla odaklanılabilirdi diye düşünüyorum. Tanıdığımız isimleri tekrar görmek, maceralarına tanık olduğumuz Harry, Hermione ve Ron'un yetişkinliklerini okumak bana çok zevk verdi. Beğenmeyenler de çok var tabi ama böyle bir hikayeyle ancak böyle bir oyun çıkarılabilirdi diye düşünüyorum. Sonuçta bu bir tiyatro metni olduğu için, oyunu da izlemek istiyor insan ama her istediğimiz olamıyor malesef ki, çünkü oyun 2017 boyunca kapalı gişe oynuyor. Evet şimdilik metinle geçineceğiz yani. Umarım J.k. Rowling, her ne kadar Harry Potter literatürünü bıraktığını söylesede, kendisinden beklenildiği gibi bir Harry Potter ansiklopedisi de çıkarır da bizler de bayram ederiz. Harika olmaz mı?
0 yorum