THE PERKS OF BEING A WALLFLOWER/STEPHEN CHBOSKY KİTAP İNCELEMESİ

Mart 12, 2015

THE PERKS OF BEING A WALLFLOWER
STEPHEN CHBOSKY
1999
Türkiye Basım: Feniks Kitap/ 285 sf.










The Perks Of Being A Wallflower veya Türkiye'de bilinen adıyla Saksı Olmanın Faydaları, uzun süredir okumak istediğim romanlar arasında yer alıyordu. Filmini iki,üç sene önce izlemiştim ve gerçekten senaryosuna, kurgusuna ve oyuncularına hayran olmuştum. Daha sonra filmin kitaptan esinlenildiğini öğrendim. Hatta kitabın yazarı filmin yönetmenliğini bile yapmış. Yıllar sonra, anca geçen hafta orjinal dilinde okuyabildim kitabı. Tabi o zamandan bu zamana da filmi tekrar tekrar izledim. İşte Wallflower Charlie'nin dünyası.
 Kitap tamamen mektuplardan oluşuyor. Mektuplar Charlie'nin "Dear Friend" diye hitap ettiği kişiye yazılıyor.
  Ortaokulun bitmesinin ardından liseye başlayacak olan Charlie biraz sorunları olan bir çocuk. Aslında oldukça nazik ve duygusal biri ama etrafından hep 'Ucube' muamelesi görüyor. Ortaokulun son senesinde arkadaşı Michael'ın kendisini öldürdüğünü öğrenince iyice yalnız kalan Charlie, yazmaya başlıyor. Liseye başlamanın verdiği heyecan ve yalnız kalma korkusuyla başa çıkmaya çalışan Charlie, zamanla insanların ne kadar değiştiklerine de tanık oluyor.
  Atölye dersinde tanıştığı son sınıf Patrick ise Charlie'nin hayatının değişmesine yardımcı oluyor. Patrick'in üvey kardeşi Sam, onların arkadaşları Mary Elizabeth, Alice ve diğer çocuklar Charlie'yi olduğu gibi kabulleniyor, onu yargılamıyor ve onun yeni şeylerle tanışmasında ona yardımcı oluyorlar.
 

  Charlie uyuşturucu, seks ve iyi müzikle tanışıyor. Sam ile arasında yaşanan gelgitler, Mary Elizabeth ile ilişkisi, Rocky Horror Picture Show, öğretmeni Bill'in verdiği kitaplar Charlie'nin hayatını oluşturan etmenler haline geliyor. Bu sırada ailesinde yaşanan sorunlar ve Charlie küçükken ölen Helen Teyze'sinin anıları Charlie'nin peşini bırakmıyor. Geçmişten gelen sorunlarıyla başa çıkamadığı zamanlarda Charlie yeniden kötüleşmeye başlıyor ve kendini yazmaya veriyor.        
                                                      

     Charlie'nin ne kadar acı çektiğine tanık olmak beni derinden etkiledi. Sorunlarının olduğunun farkında olması ve bunları çözmek için herşeyi yapmaya hazır olması gerçekten okuyucuda ona karşı büyük bir sempati oluşturuyor. Ben Charlie'yi biraz da olsun, kendi yaşadığım iç çekişmelerimden ve sorunlarımdan dolayı anlayabildiğim için onun için gerçekten çok kötü hissettim. Çünkü Charlie sürekli düşünüyor. Herşeyi kafasına takıyor. Diğer insanlarla sohbet etme gereksinimi duymadığı için sadece kendisiyle ve mektup arkadaşıyla konuşuyor.
 

Tabiki her romanda, her baş karaktere olduğu gibi Charlie'nin de patlama noktası oluyor ve bu onuniyileşmesinde ona yardımcı oluyor.


Kitap birsürü harika sözle dolu gerçekten. Keşke onların hepsini burda yayınlayabilsem. Dönemin popüler şarkılarını kitabın sayfalarından öğrenebilmemiz de cabası. Gerek psikolojik analizleriyle, gerek bir insanın iç dünyasının bu kadar mükemmel dışavurumuyla, Stephen Chbosky'nin çıkardığı iş gerçekten hayranlık uyandırıcı.


"I don't know if you've ever felt like that. That you wanted to sleep for a thousand years. Or just not exist. Or just not to be aware that you do exist."


Kitabın 2012'de yayınlanan filmi gerçekten iyi bir uyarlama olmuş. Her ne kadar bol bol eksiklikler olsada... Charlie'nin gerçekten çok kötüye gittiği ve kendini uyuşturucu ve sigaraya bağımlı hale getirdiği zamanlar oluyor ama bunları filmde pek göremiyoruz. Ama sonuç olarak yazar filmin yönetmenliğini yaptığına göre yine en iyisini o bilir diyorum.
Filmin başrollerinde Logan Lerman, Emma Watson ve Ezra Miller yer alıyor.






Sonuç olarak:

You Might Also Like

1 yorum

  1. Üstteki fotoğraf çok hoş... :)

    Neyse, ben de beklerim Kafa'ya! Sevgiler... :)

    YanıtlaSil