MOTHER! - HERKES ÖLDÜRÜR SEVDİĞİNİ
Ekim 19, 2017VAROLUŞTAN YOK OLUŞA...
21. yüzyılın en tartışmalı filmlerinden biri... İzleyicilerinin yarısı çok sevdi, yarısı film bitmeden salonu terketti. Kadroya aldanıp giden birçok insan filmi karalama kampanyası başlattı. Ben çok seven taraf oldum, çünkü Tanrının karanlık yüzünün ustalıkla gerilime döküldüğü bir yapımı daha önce görmemiştim. Darren Aronofsky Noah(2014)'da başlattığı yaradılış öyküsünü Mother'da da devam ettiriyor. Tanrı, mahvolmuş cennetini eşi vasıtasıyla bir yuva haline getiriyor ve yeniden yaratmak için ilham ve sevgi arıyor. Anne'nin ise tek istediği kendi doğasında Tanrıyla birlikte yaşamak. Ama davetsiz misafirler onu bir an olsun yalnız bırakmıyor. Tıpkı doğanın vandallar yüzünden sürekli can çekişmesi gibi, Anne'nin de her darbede yüreği sızlıyor. Hatta iş öyle bir yere geliyor ki artık sinirden ağlayasınız geliyor çünkü ev kırıp dökülmekle kalmıyor adeta mülteci kampına dönüşüyor. İnsanların kendi sonlarını getiren davranışlarının acılı sonuçlarına şahit oluyoruz. Ama aslında her şey bir kısır döngüden ibaret. Her şey Tanrının, o büyük gücün yaratma zorunluluğundan kaynaklanıyor. Yarattığından beklediği tek şey ise minnet.
Filme gitmeden önce ben de herkes gibi yorumlara baktım ki zaten çoğu kişinin de yapması gereken şey bu çünkü film tamamen metaforlardan ve simgelerden oluşuyor. Filmin asıl kadrosunun Tanrı, Meryem, Adem, Havva vs. olduğunu artık herkes biliyor. Bu yüzden bunları burada tekrar sıralayarak sizi boğmayacağım. Bu senaryo her ne kadar radikal ve etkileyici olsa da yine izleyenlerin çoğunu tatmin etmiyor çünkü filmin başından itibaren karakterlerin kim olduğunu anlayan bir topluluk, bu karakterlerin fazla fazla gözümüze sokulmasından oldukça şikayetçi. Yine şikayetçi olan bir topluluk daha var ki, onlar da filmden hiçbir şey anlamadıkları için sinirli. Yani izlemeden önce bence yorumlara kısaca bakılmalı, ama "Ben anlarım zaten." diyeceklere sözüm yok tabi. Zira filmimiz çağlardır tartışılan ama kopulamayan "Tanrı" konusunu ele alıyor. Bu herkes tarafından kolay hazmedilecek bir konu değil.
TANRININ ÜRKÜTEN BAĞIŞLAYICILIĞI
Ne yaparlarsa yapsınlar, isterlerse Tanrının çocuğunu öldürsünler, insanlar yine de affediliyorlar. Çünkü bir yaratıcının tövbe ettiğimiz takdirde bizi affedeceğine inanarak büyüdük biz. Belki de insanların davranışlarını sorgulamadan yapmalarının en büyük nedeni de bu. "Nasıl olsa affedileceğiz." düşüncesi. Filmdeki insanları bu kadar vahşi ve umursamaz yapan da bu. Her şeyi başlatan tek bir günah, bütün diğer günahlara yol açıyor. Bir şeye körü körüne bağlanmanın verdiği yıkım bu kadar güzel işlenebilirdi. Jennifer Lawrence'ın bence şimdiye kadar ki en güzel performansıydı. Çünkü kamera film boyunca onun etrafında, o nereye yönelirse biz de orayı görüyoruz. Yüzündeki en ince ifadeyi bile yakalayabiliyoruz ki bu bize Anne'nin olaylardan ne kadar rahatsız olduğunu gösteriyor. İnsanlar eve akın akın geldikçe yüreği sıkışıyor, onun büyük bir özenle inşa ettiği yuvasını yabancılar darmadağın ettikçe tüm dünyası parçalanıyor. Annenin, her ne yaparsak yapalım bizi yine de sevecek olan, fakat kendini ne yaparsa yapsın sevdiremeyen o yegane varlığın bile bir yerde canına tak ediyor. Sonuç olarak yine bir yıkım yaşanıyor. Bunların hepsi de Anne'nin Tanrıya yetememesinden kaynaklanıyor çünkü Tanrı kimseyi özel olarak sevmez, her yarattığını sever ve karşılığında onların tüm kalbiyle onu sevmelerini ister. O ne olursa olsun yaratmaya mahkumdur, daha fazlasına değil.
0 yorum