ANNE FRANK'İN GÜNLÜĞÜ: KAYBOLAN ÇOCUKLUK

Ocak 25, 2018


 Herkes hayatının bir evresinde günlük tutmuştur ya da tutmaya devam ediyordur. Sayfalar kelimelerle birleştiğinde, bizim içimizden atabildiğimiz sorunlarımız ya da sevinçlerimiz haline gelirler. Arada bir geriye döner neler yaşamışız bakarız, küçük bir gülümseme veya hüzün belirir yüzümüzde. Elbette günlüklerimizi günün birinde herkes okusun diye yazmayız ama başkalarının günlüklerini okumayı da çok severiz, özellikle tarihe ışık tutuyorlarsa. Bugün birçoğunuzun bildiği bir isim olan Anne Frank'den bahsetmek istiyorum. Ölümünden üç yıl önce kendisine hediye edilen deftere hayatını aktarmaya başlamasıyla, hem kendi kendini geliştirdi hem de tarihin kara bir lekesi olan soykırıma, birinci ağızdan bir bakış açısı sundu.
Anne ve ablası Margot

ÖZGÜR BİR ÇOCUKLUK

 Anne'in çocukluğu sokaklarda arkadaşlarıyla geçiyor. Çevresi geniş olan Anne, hem kızların hem de erkeklerin arkadaşlık etmekten hoşlandığı biri. Karşısındakine cevap vermekten kaçınmayan, kafasına koyduğunu yapan cesur bir kişiliği var. Anne, baba ve abladan oluşan çekirdek ailesiyle çocukluğunu doyasıya yaşarken, Nazilerin Hollanda'ya girmesi, ailesi ve diğer Yahudiler için de zor günlerin başlangıcı oluyor. Sokağa çıkma yasaklarını, okul değişimi ve yasak mekanlar izliyor. Yahudiler için yaşam oldukça kısıtlanıyor ve beklenen son da Frank'ler için geliyor; saklanıyorlar.
 Gecenin bir vakti ailece çıkıp, aile dostlarının onlar için ayarladığı bir binanın çatı katına yerleşiyorlar. Burada bir aile daha var onlarla birlikte kalacak. Anne buraya Gizli Bölme adını veriyor. Burası iki aile ve daha sonra aralarına katılacak olan birkaç kişi için, iki yıllığına ev haline geliyor. Bırakın dışarı çıkmayı, perdeleri bile açamıyorlar. Birçok Yahudiye göre yine de şanslı olduklarını şu sözlerle anlatıyor Anne;
  
   "Bize gelince şanslı olduğumuz muhakkak. Milyonlarca insanın talihlilerindeniz. Harpten sonra ne yapacağız? diye tasarıya girişecek kadar benciliz. Elimizdeki son meteliği biriktirip başkalarına yardım edeceğimize, harbin yıkıntısından artakalanları düzenlemeye bakacak yerde yeni pabuçların, cici elbiselerin hayaliyle avunuyoruz." 

BÜYÜMEYE ÇALIŞMAK

 Bir yandan harbin getirdiği zorluklarla baş etmeye çalışan Anne, bir yandan da büyümeye çalışıyor. Annesiyle yaşadığı sorunlar, yetişkinlerin ona sürekli şımarık olduğunu söylemesi ve davranışlarının yargılanması Anne'i bir iç hesaplaşmaya sürüklüyor. Bu konuda yaşadıklarını ve düşüncelerini Kitty adını verdiği günlüğüne bir bir yazıyor. Günlerini normal yaşamlarındaki gibi idame ettirmeye çalışıyor. Derslerini de aksatmıyor ve üstüne Fransızca ve İngilizcesini geliştirmeye çalışarak yeni hobiler ediniyor; kraliyet ailelerinin soy ağaçlarını çıkarmak gibi.
Gizli bölmenin girişi
   Anne asıl bunalımlarını Gizli Bölme'de geçen ikinci yıllarının sonlarına doğru yaşıyor. Ailesiyle kesinlikle anlaşamadığını düşünüyor ve bu da onu birlikte yaşadıkları ailenin oğlu Peter ile romantik bir arkadaşlığa sürüklüyor. Birlikte dertleşerek, büyüklerle konuşamadıkları meselelerini paylaşıyorlar ve bir nebze de olsun gerçeklikten uzaklaşıyorlar. Anne bu süreç içinde olgunlaştığını farkediyor, harp bitince günlüğünü yayımlatmanın ve büyük bir yazar olmanın hayalini kuruyor. Yazarken ne kadar özgürleştiğini de şu sözleriyle anlatıyor;

 "Elime kalemi alınca hiçbir şey gözümde değil, üzüntülerim siliniyor, cesaretim artıyor. Ama asıl mesele, bakalım gerçekten değerli bir şeyler yazabilecek miyim? Yazar ya da gazeteci olabilecek miyim acaba? Umudum var. Niye mi? Yazarken düşüncelerimi, ülkülerimi, düşlerimi, yaşadığım, istediğim şeyleri gözümün önünde canlandırabiliyorum."

 Böyle yaşamları, ne kadar birinci ağızdan dinlesek de anlayabileceğimizi düşünmüyorum. Çaresizliği tatmayan birisi; kendini dört duvar arasında, dışarıya adım atmadan, her anını yakalanma korkusuyla yaşayan insanların yerine koyamaz. Bizler ancak tarihin ardında bıraktığı belgeler ve anılar yardımıyla, bir nebze de olsa fikir sahibi olabiliriz. Anne Frank'in günlüğünü okumak, bu genç kızın her şeye rağmen ne kadar umut dolu ve idealist olduğunu bilmek; hayatımıza şükretmek ve ideallerimiz için elimizden geleni yapmamız için yeter de artar bile. Kendisinin de dediği gibi;

 "Hepimiz yaşıyoruz, gene de niçin, neden yaşadığımızı bilmiyoruz. Hepimiz mutlu olma emeliyle yaşıyoruz, hayatlarımız değişik, gene de birbirine benzer. Mutluluğa ulaşma umudumuzun büyük olmasını olağan karşılıyorum, yalnız bu mutluluğu hak etmiş olmamız gerek. Bu da kolay iş değil. Çalışmak; kolaya kaçmak, miskinliğe, kumara, kanunsuz işlere sapmamak gerek. Tembellik ilk ağızda çekici görünebilir ama insana gönül rahatlığı sağlayan, varsa yoksa çalışma, alınteri..."


 Arzusuna ulaştı Anne, öldükten sonra da yaşamaya devam ediyor. Ve yazdıkları, bugün birçok insana umut aşılamaya devam ediyor.

*4 Ağustos 1944'te Gizli Bölmeye yapılan baskın sonucu, evdeki herkes toplama kamplarına gönderildi. Ailenin arkadaşları Miep ve Elli, Anne'in hatıra defterini, yağma edilen çatı katında bularak, toplama kampından geri dönebilen tek kişi olan Anne'in babası Otto'ya verdiler. 
 1945 Mart'ında Anne, Hollanda'nın kurtuluşundan iki ay önce, Bergen Helsen toplama kampında öldü.

*Okuduğum baskı İş Bankası Kültür Yayınları, Can Yücel çevirisi.

You Might Also Like

1 yorum