­
"BENİMKİ GİBİ AİLELERDE, DOĞRUYU SÖYLEMEKTEN DAHA BÜYÜK BİR SUÇ YOKTUR" | TALEBE (EDUCATED) KİTAP YORUMU - DENIZ IN NEVERLAND

"BENİMKİ GİBİ AİLELERDE, DOĞRUYU SÖYLEMEKTEN DAHA BÜYÜK BİR SUÇ YOKTUR" | TALEBE (EDUCATED) KİTAP YORUMU

Ekim 05, 2019



Yayınlandığı andan itibaren Çok Satanlar listelerinden inmeyen, eleştirmenlerden tam not alan, Amerikalı tarihçi Tara Westover’ın ilk kitabı Talebe’yi sizin için inceledim.

Onun adı Tara Westover. Idaho’da yaşayan yedi çocuklu Westover ailesinin en küçük çocuğu. Doğum gününü kendisi de tam olarak bilmiyor, çünkü doğduğunda kimlik belgesi çıkartılmamış ama Eylül ayında doğduğu tahmin ediliyor. Ailesinin diğer üyeleri gibi evde dünyaya gelmiş çünkü ailesi hastanelere karşı. Yine diğer kardeşleri gibi evde eğitim görmüş çünkü ailesi devletin eğitim sistemine de karşı. Araba kazaları, yanma, yüksekten düşme gibi olaylarda aileden hiçbir üye hiçbir zaman hastaneye gitmemiş, bunun yerine annenin sahip olduğu çeşitli yağlar ve bitkilerle tedavi edilmeye çalışılmış. Duyduklarınız onlarca yıl öncesine ait değil, 90’lar ve 2000’lerde gerçekleşen olaylar. Hepsi de toplumun ideolojisinden izole bir şekilde yaşayan bir ailede meydana geliyor. İşte bu ailenin en genç üyesi olan, bir sınıfa ilk kez 17 yaşında ayak basan Tara; geçtiğimiz yıl Educated (Talebe) isimli ilk anı/biyografi kitabını çıkarıyor ve bütün dünya bu kadının yaşamına şahit oluyor.

Ağustos ayında ülkemizde Domingo Yayınevi tarafından Talebe ismiyle yayınlanan anı kitabı, Amerika’da yayınlandığı zaman New York Times, Washington Post, The Guardian, The Boston Globe gazeteleri tarafından yılın kitabı seçildi ve şimdiye kadar 40 dile çevrildi. Bill Gates, Barack Obama ve Stephen Fry gibi isimlerin “İlham Verici” ve “Olağanüstü” olarak tanımladığı bu anı kitabı, Tara Westover’ın ilk kitabı ama son olacağa benzemiyor.
Idaho’da Mormon ve köktendinci bir ailenin içine doğan Tara, gençlik çağında bazı sorgulamalara başlayana kadar babasının bağnazlığı altında büyümüş. Ailece bu inanışın gereklerini yerine getirdiklerinden, hiçbir zaman devlete güvenmemiş ve hizmetlerinden yararlanmamışlar. Kıyamet gününe inandıkları için zamanlarının çoğunu o güne hazırlanarak ve malzeme istifleyerek geçirmişler. Tara ve kardeşleri, okula gitmek yerine evde okuma-yazma ve temel matematik öğrenip, babalarına hurdalıkta, ağır işlerde yardım etmişler. Daha doğrusu zorla çalıştırılmışlar. Ailede bazı çatlamalar olmuş tabi ve bunlar büyük kardeşlerden bazılarının evden ayrılıp kendi yoluna gitmesiyle sonuçlanmış. Sürpriz bozan içermemesi için çok fazla detaya girmeden devam edelim.


Tara gençlik çağına geldiğinde müzikle tanışması ve Mormon Kitabı dışında kitapları da okumaya başlamasıyla okula gitmeye niyetleniyor ve bunun üzerine babasıyla tartışıyor. Yine de ailenin her üyesi gibi kendi istediği yola gidiyor. Psikolojik teşhiste bulunmak üzerime vazife olmadığı gibi kitapta bahsedildiği üzere, babanın sahip olduğu bipolar bozukluk, onun pasif agresif bir yapıya sahip olmasını mümkün kılıyor. Daha çok din baskısı ile çocuklarını yönlendirmeye gayret ediyor. Tara her şeye rağmen, bir üniversite sınavına girmek için şansını denediği vakit, kendisinin diğerleri gibi normal olmadığını anlıyor. O yaşlardan yetişkinliğine kadar Tara’nın her zaman diğer insanlarla arasına bir set koyduğuna şahit oluyoruz. Kendini hiçbir zaman dış dünyaya dahil olmayacakmış gibi hissediyor.

Belgelerle evde lise denkliğinde eğitim gördüğünü kabul ettiren Tara’nın üniversitede eğitim hayatı başlıyor ama o sosyal becerilerde olduğu gibi temel dünyevi bilgilerden de yoksun. Örneğin holokost (soykırım) kelimesinin anlamını bir derste öğreniyor ya da bir sanat tarihi kitabındaki tablolar için yazılan metinleri okumak yerine sadece resimlere bakmanın yeterli olacağını düşünüyor. Bütün bunlara ve ailesinin maddi olarak yardımda bulunmamasına rağmen, eğitim hayatını seven Tara, burs alabilmek için var gücüyle derslerine yoğunlaşıyor. Çok çalışarak yaşıtlarıyla arayı kapatmaya başlayan Tara için, Cambridge gibi bir üniversitede eğitim görme fırsatı bile doğuyor.

Photo by Hill & Aubrey - Vogue
Eğitim görmeye başlamasıyla kendi sınırlarını yıkan, yapabileceklerini keşfeden, çevresini tanıyan ve aslında onlardan hiçbir farkı olmadığını anlayan Tara’nın içinde her zaman evine karşı bir özlem yer alıyor. Gidip gelmelerin, ailesiyle yaşadığı çatışmaların, yıllarca abisi tarafından maruz kaldığı şiddetin; artık tamamen o eve arkasını dönerse geride kalacağının farkına varmasıyla; ailesiyle, arasındaki bağları tamamen koparıyor. Günümüzde sadece üç abisiyle ve teyzeleriyle görüştüğünü belirten Tara, küçüklüğünde körü körüne bağlı olduğu ve hep ona göre yaşayacağını düşündüğü bir yaşam tarzından; kendini keşfettiği, hayatı sorguladığı ve en önemlisi de ‘hayır’ diyebilmeyi öğrendiği bir yaşama geçiş yapıyor, adeta evriliyor. Tara şimdilerde birçok söyleşi yapıyor ve bunlarda tamamen ailesini kötülemiyor çünkü onlar, Tara’nın şimdi olduğu şeyin nedeni bir bakıma. Böyle bir aileden gelmeseydi belki de Harvard’da misafir araştırmacı olamayıp Cambridge’de doktorasını tamamlayamayacaktı. Belki de en önemlisi, içine doğduğumuz dünyayı kabullenip ama körü körüne benimsemeyip kendi yapabileceklerimizin farkına varmaktır. Ancak bizi geri çeken şeyleri arkamızda bırakabilecek gücü bulabilirsek ileriye doğru adım atabiliriz.

Kitaptan bazı alıntılar:

“O ana kadar o kız hep oradaydı. Ne kadar değişmiş olursam olayım -eğitimim ne denli parlak, görünümüm ne denli farklı olursa olsun- ben hâlâ oydum. O kız içerideydi ve babamın eşiğinden her geçişimde ortaya çıkardı. O gece onu çağırdım ve cevap vermedi. Beni terk etti. O andan sonra aldığım kararlar, o kızın bana verdireceği kararlar değildi. Değişmiş bir insanın, yeni bir benin tercihleriydi. Bu benliğe pek çok isim verebilirsiniz: Dönüşüm, metamorfoz, ihanet, sahtelik. Ben buna, eğitim diyorum.”

 “Birini sevebilir ve yine de ona veda etmeyi seçebilirsin. Birini her gün özleyebilir ve artık hayatında olmadığı için mutlu olabilirsin”

 “Hayatım bana başkaları tarafından hikâye edilirdi. Bu anlatıcıların sesleri etkili, zorlayıcı ve mutlaktı. Kendi sesimin de onlarınki kadar güçlü olabileceği hiç aklıma gelmemişti.”

You Might Also Like

0 yorum